İNSANA YAKIŞIR YAŞAMA ve ÇALIŞMA ŞARTLARI


Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bu yıl 100. Kuruluş yıldönümünü kutluyor. En eski uluslararası kuruluşlar arasında yer alan ILO’nun bir diğer özelliği, kurumsal kimliğini ön plana çıkaran “üçlü yapısı” olmaktadır. Üye devletlerin siyasi temsilcileri yanı sıra işçi ve işveren kesimi temsilcileri de ILO’da yer almakta, kural koyma ve denetleme faaliyetini birlikte yerine getirmektedir. ILO temel hak ve özgürlükler kapsamında çalışma hayatının asgari kurallarını belirlemekte, “sosyal adalet” çerçevesinde insana yakışır yaşama ve çalışma şartlarının geçerli olması için çaba göstermektedir. Üye devletlerin üçlü yapıdan gelen ulusal temsilcilerinin katılımıyla yılda en az bir kez toplanan Uluslararası Çalışma Konferansında sorunlar tartışılmakta, ortak çözüm yolları aranmaktadır.

***

ILO 108. Uluslararası Çalışma Konferansı çalışmalarında, Türkiye’nin işçi delegesi olarak Genel Kurula hitap ettim ve ülkemin çalışma şartlarını, çeşitli konulardaki görüşümüzü seslendirdim. İşçinin sorunlarının, taleplerinin konuşulduğu ortamlarda hangi konuları gündeme taşıdıysak, benzeri yaklaşımı uluslararası toplantılarda en üst düzeyde ifade ettim. Kıdem tazminatı, taşeron sorunu, toplu iş sözleşmeleri, işçi sağlığı ve güvenliği, işsizlik, sendikal örgütlenme, işten çıkarmalar, terör, ülkemize yönelik tehditler, esnek ve kuralsız çalışma, gelir dağılımı bozukluğu, yoksulluk, toplumsal barış, demokrasi temel başlıklarında düşüncelerimi ifade ettim.

***

Dünya hızlı bir değişim içinde. Teknoloji ve bilişim sektöründeki gelişmeler nedeniyle bazı işlerin yok olma riski işsizlik sorununu ve sendikal örgütlenmenin geleceğiyle ilgili endişeleri arttırıyor. İnsan ve iş odaklı, sosyal yanı güçlü ve çevreyle uyumlu bir dönüşüm sürecini hayata geçiremezsek bunun bedelini işçi, işveren ve hükümetler hep birlikte ödemek zorunda kalacağız. İnsan onuruna yakışır iş ve daha adil bir dünya için hep birlikte çalışmak durumundayız. Bu umudun yeşertilmesi gerekiyor. Bir işte çalışılmasına rağmen insanlar yoksulluk içinde yaşamaktadır. Yoksulluğu tamamen sona erdirecek, gelir adaletini sağlayacak bir ekonomik kalkınma, bütün ülkelerin önceliği olmalıdır.

***

İşçi sınıfının birlik ve dayanışma günü olan “1 Mayıs” bu yıl Konfederasyonumuz tarafından merkezi olarak Kocaeli’nde büyük bir coşkuyla kutlandı. Çalışma hayatında ve ülke gündeminde son günlerin temel konusu “kıdem tazminatı” oldu. Sendikal örgütlenmenin ve işçilerin yoğun olduğu bu bölge ilinde 1 Mayıs bayramını “KIDEMİME DOKUNMA” temasıyla gerçekleştirdik. Bu yıl en geniş katılım Kocaeli’nde oldu. Emeği geçen, katılım sağlayan tüm sendikalarımıza, başkan ve yöneticilerine, işyeri temsilcilerine ve işçilerimize teşekkür ederim.

***

Kıdem tazminatı bu yıl yine ülke gündemine taşındı, konu yeniden tartışılmaya başlandı. Ancak ortada somut bir görüş, açıklanmış bir taslak bulunmamaktadır. Bize ulaşan herhangi bir metin olmadı. Kamuoyunun gündeminde tutulan ‘kıdem tazminatının fona bağlanması’ şeklinde özetlenebilecek tartışmalardan işçi rahatsızdır, tedirgindir, sıkıntılıdır. Ama kıdem tazminatı hakkının korunması için kararlılığını 1 Mayıs’ta alanlarda coşkuyla ortaya koymuştur. Bu sese herkes kulak vermelidir. Amaç, işçinin alamadığı kıdem tazminatını almasını sağlamaksa, bununla ilgili çalışma yapılıyorsa, katkı sağlamaya hazır olduğumuzu açıkladık. Talebimizi çok açık ve net olarak ifade ettik: Kıdem Tazminatı mevcut haliyle devam etmelidir. Şimdi çalışmakta olan işçi kıdem tazminatında hangi haklara sahipse, ileride çalışacak işçi de aynı haklara sahip olmalıdır. Bu haktan faydalanamayan işçiler için gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. Bizim reformdan anladığımız, bu hakkın korunması ve geliştirilmesidir. Yaşama ve çalışma şartlarının korunmasında kıdem tazminatı son kaledir.

***

19 Mayıs 1919’un 100. Yıldönümünde TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulunu Samsun’da topladık. Bugün istiklal mücadelesinin başlangıcı olarak tarihte yerini almıştır. Samsun’da başlayıp Anadolu’da devam eden ve tarihe yön veren milli mücadele, milletin emperyalizme ve esarete karşı verdiği özgürlük ve bağımsızlık destanıdır. Türkiye Cumhuriyeti, tüm olumsuz şartlara rağmen, milletin birlik içinde verdiği “istiklal mücadelesi” neticesinde kurulmuştur. O tarihe kadar dünyada örneği yoktur. Bu mücadele daha sonra mazlum milletlerin örneği ve cesareti olmuştur. Kurtuluş meşalesinin 19 Mayıs 1919’da yakılan ilk kıvılcımının aydınlığı aradan geçen 100 yıl sonrasında bugün de devam etmektedir.

***

Kamu kesiminde yürürlük süresi 2019 yılında sona eren 81 işyeri/işletmede (yerel idareler hariç) yaklaşık 160 bin işçi bulunmaktadır. Başkanlar Kurulumuz tarafından belirlenen “Kamu Toplu Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu” çalışmalarını sürdürmektedir. Talebimiz, işçilerin geçim şartlarının artan hayat pahalılığı karşısında iyileşmesi, satın alma güçlerinin yükselmesidir. Öncelikle düşük olan ücretlerde bir iyileşme, refahtan pay alarak gerçekleşen enflasyon oranının üstünde bir ücret artışı hedefliyoruz. Hükümete teklifimizi sunduk. Görüşmelerin kısa bir süre içerisinde işçilerimizin beklentilerini karşılayacak düzeyde sonuçlanmasını bekliyoruz.

***

Kamuda taşeron düzenlemesinden yaklaşık 800 bin kişi faydalandı. Sürekli işçi kadrosuna alındı. Ancak madenlerde, demiryollarında, ‘de, enerjide, şeker fabrikalarında ve benzeri birçok işyerinde çalışan yaklaşık 85 bin kişi kadroya alınmadı. KİT’lerde ve bazı özel bütçeli kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerinin kadro talebi verilen sözlere rağmen karşılanmadı. Aynı şekilde; yemekhane ve çağrı merkezi gibi personel giderinin yüzde 70’in altında düşebildiği birçok hizmet alım işinde çalıştırılan taşeron işçiler; çağrı merkezi hizmetlerine ilişkin ihalelerde çalışanlar; danışmanlık ve mal alım ihaleleri, anahtar teslim işleri kapsamında çalışanlar da kadroya alınmadı. Kamuda taşeron uygulaması tamamıyla sona ermemiştir. 696 sayılı KHK ile kadro verilen taşeron işçilerinin ücret, mali ve sosyal haklarındaki olumsuzluk, çalışma şartlarındaki ayırım devam etmektedir. Bu konudaki çalışmalar sonuç alıncaya kadar devam edecektir.

***

Örgütlenme hakkının temel insan hak ve özgürlükleri kapsamında olduğunu ve demokrasinin temelini oluşturduğunu söylemeye devam edeceğiz. Bu hakkın kullanımına yönelik uygulamada ortaya çıkan engellemeler, baskılar -kimden gelirse gelsin- kabul edilemez. Birilerinin yıllardır yaptığı yanlışı biz yapmayacağız. Üye sendikalarımız baskı, tehdit, siyasetçilerden ve bürokratlardan güç alarak örgütlenmeye -geçmişte olduğu gibi-çalışmayacaktır. İşçinin özgür iradesiyle seçtiği sendikaya saygı duyulması gerekir.

***

TÜRK-İŞ’in kurulduğundan bu yana 67 yıl geçmiştir. Temsil ettiğimiz işçilerin ve emeği ile geçinen herkesin hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek, yaşama ve çalışma şartlarını iyileştirmek doğrultusundaki mücadelemiz kesintisiz devam edecektir.